Üriner sistem, atıklardan ve ekstra sıvıdan oluşan idrarın vücudun dışarısına atılmasını sağlayan bir drenaj sistemidir. İdrar yapma sürecinin sorunsuz ve sağlıklı ilerleyebilmesi için idrar yolunda bulunan tüm organların ve kanalların yani böbreklerin, böbrekler ile mesane arasında bağlantıyı sağlayan ve idrarı mesaneye taşıyan ince kas tüpleri olarak tanımlanabilen üreterlerin, mesanenin ve mesanede biriken idrarın vücuttan çıkmasını sağlayan tüp yapının düzgün çalışması gerekir. Sistemdeki yapılarda meydana gelen fonksiyon farklılaşmaları da sistemin tıkanması da kişide çeşitli şikâyetlere ve sağlık sorunlarına yol açabilir.
Üriner sistemde en sık görülen sağlık problemlerinden biri taş oluşumudur. İdrar birçok çözünmüş mineral ve tuz barındırır. İdrarda bulunan bu minerallerin ve tuzun idealden yüksek düzeyde olması taş oluşumunun temel nedenlerindendir. Üriner sistem taşları, üriner sistemin farklı bölgelerinde oluşabilir ve oluştukları bölge doğrultusunda böbrek taşları, mesane taşları veya üreter kanal taşları olarak adlandırılabilirler. Sistemin işleyişi için engel teşkil etmeyecek ölçüde küçük ya da şikâyete yol açacak kadar büyük olabilirler. İdrar akışını engelleyebilecek büyüklükte oluşabilecekleri gibi hiçbir etkiye yol açmadan vücut dışarısına da atılabilirler.
Üriner sistem taşları en basit şekilde böbreklerde veya üriner kanalın herhangi bir kısmında görülen sert oluşumlar şeklinde tanımlanabilir. Mineraller ve tuz bakımından zengin olan idrarda tüm maddelerin çözülememesi, çözülemeyen maddelerin ise zaman içerisinde kristalleşerek birikmesi sonucunda üriner sistem taşları oluşur.
Bu oluşumun ardında farklı nedenler bulunabilir. Taşlar, idrarın taş oluşumuna neden olabilecek tuzlarla çok doygun hale gelmesi veya idrarın taş oluşumu inhibitörlerinden yoksun olması halinde oluşabilir. İnhibitörler engelleyicilerdir, örneğin sitrat taş oluşumunda rol oynayan kalsiyum ile bağlanır. Sitrat eksikliğinin olması kalsiyum birikmesi ile sonuçlanabilir.
Üriner sistem taşları farklı tiplerde ve renklerde oluşabilir.
Kalsiyum Taşları: En yaygın görülen böbrek taşı türüdür. Kalsiyum oksalat ve kalsiyum fosfat olarak iki tipi vardır. Kalsiyum oksalat daha yaygın görülen versiyonudur. Kalsiyum ve oksalatın birleşmesi ile oluşur. Oluşumunda kalsiyum tüketimindeki fazlalık ve sıvı alımında yetersizlik etkilidir. Kalsiyum taşı olan kişilerde “hiperkalsiüri” adı verilen ve yüksek miktarda kalsiyumun idrarla atıldığı bir durum olabilir. Kalsiyum taşı oluşumunun ardındaki nedenin bilinmesi yeni taş oluşumunun önlenmesi adına gerekli tedbirlerin alınması bakımından önemlidir.
Ürik Asit Taşları: Üriner sistem taşlarının %5 ila %10’unu oluşturan taş türleridir. Vücuttaki kimyasal değişimlerin bir sonucu olarak ortaya çıkan atık bir ürün olarak nitelendirilir. Ürik asit kristalleri asidik idrarda tam anlamıyla çözünemez ve çözünemediklerinde ürik asit taşlarına dönüşebilir. Sıvı alımını artırmak, ürik asit taşlarına neden olan yüksek asit seviyelerini nötralize etmek için potasyum sitrat kullanmak ve düşük hayvansal protein diyeti uygulamak gerekebilir. Ürik asit taşlarının oluşum mekanizmasının ardında fazla kilo, kronik ishal, tip 2 diyabet, gut hastalığı ve hayvansal protein ağırlıklı beslenme bulunabilir.
Strüvit Taşları: Üriner sistem taşlarının %10’unu oluşturan taş türleridir. Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları neticesinde oluştukları için enfeksiyon taşları olarak da bilinir. Bazı bakteriler idrarı daha az alkali hale getirebilir. Alkali idrarda magnezyum amonyum fosfat yani strüvit taşları oluşur. Genellikle büyük olurlar. İdrarın mesaneden efektif olarak boşaltılamaması durumlarında risk artış gösterir. Kadınlarda görülme sıklığı erkeklere oranla daha fazladır.
Sistin Taşları: Sistin, belirli gıdalarda bulunan bir amino asit türüdür. İdrarda fazla sistin bulunması durumu “sistinüri” olarak adlandırılır. Nadir görülen, kalıtsal bir metabolik bozukluktur. Sistin taşları çocukluk çağından itibaren oluşmaya başlar.
Böbrek ve idrar yolu taşlarının oluşumunda farklı nedenler ve risk faktörleri bulunabilir.
Böbrek taşları ve genel olarak üriner sistem taşları belirtileri çeşitlilik gösterir. Taşların boyutu, konumlandıkları bölge, idrar yolunu tıkayıp tıkamadıkları gibi değişkenler yaşanan belirtileri ve belirtilerin şiddetini etkileyebilir. Çok küçük taşlar hiçbir belirtiye neden olmayabilirken büyük taşlar şiddetli ağrı başta olmak üzere yaşam kalitesini düşüren semptomların ortaya çıkmasına yol açabilir. En sık görülen taş belirtileri şu şekilde sıralanabilir:
Bazı taşlar rastlantısal olarak saptanabilse de çeşitli semptomlar yaşayan hastaların teşhis sürecinde farklı yöntemler kullanılabilir. En iyi tanı prosedürlerinden biri spiral bilgisayarlı tomografidir. Taşın tespit edilmesi ve taşın idrar yolunu ne kadar tıkadığının gösterilmesini sağlayan bu tanı yönteminde radyasyona maruz kalındığından gebelik döneminde olanlar veya gençler için farklı tetkikler gündeme gelir.
Böbreklerin, üreterlerin ve mesanenin röntgeninin çekilmesi gerekebilir. Direkt Üriner Sistem Grafisi sırasında saydam veya küçük olan taşlar görüntülenemez. Diğer bir yöntem ise ultrasonografidir. Ultrasonografi BT’ye bir alternatif olarak değerlendirilebilir, hastalar radyasyona maruz kalmadan çekilebilmesi avantaj olsa da BT’ye oranla teşhis sürecinde daha eksik bilgi sunduğu ifade edilebilir.
Böbrek ve üriner sistem taşlarının teşhisinde bir diğer yöntem geçmişte intravenöz ürografi olarak adlandırılan boşaltım ürografisidir. Radyoopak kontrast bir maddenin intravenöz enjeksiyonu gerçekleştirildikten sonra röntgen filminin çekilmesine dayanır. Taşların saptanmasını ve idrar yolunun ne kadar tıkandığının öğrenilmesini sağlar. Uzun sürmesi dezavantajdır. Tüm bu teşhis yöntemlerine ek olarak, idrar tahlili yapılması gerekebilir.
Yapılan tetkikler sonucunda taş varlığı tespit edilen hastaların taşlarının türü belirlenir. Taşın türünün belirlenmesi ile ek kan ve idrar testlerine başvurulması mümkündür.
Tedavi süreci hastanın şikâyetlerine, taşların büyüklüğüne, taşların konumuna, hastanın yaşına ve genel sağlık durumuna göre kişiye özel planlanır. Taş tedavisinde taşların konumuna göre farklı yöntemlere başvurulabilmektedir. Böbrekler konumları ve fonksiyonları gereği son derece hassas bir yaklaşım gerektirir. Böbrek taşı tedavisi uzmanlık isteyen ve doğru planlanması kritik derecede önemli olan bir süreç olarak karşımıza çıkar.
Günümüzde gelişen teknoloji sayesinde büyük ya da varlığı böbrek fonksiyonlarına zarar verme ihtimali olan böbrek taşlarının cerrahi olarak çıkarılmasında lazerli taş ameliyatı başarılı sonuçların alınmasını sağlamaktadır.
Perkütan Nefrolitotomi adı verilen ve kapalı böbrek ameliyatı olarak adlandırılan operasyon 2 cm üzerindeki taşların alınması için kullanılan tek teknikken günümüzde RIRS böbrek taşı tedavisi ile hastalarda herhangi bir kesi gerçekleştirilmeden böbrek taşları çıkarılabilmektedir.
Tam açılımı Retrograde Intrarenal Surgery olan RIRS, en yeni tekniktir. Cerrahi uzmanlığın öne çıktığı RIRS ile ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. (Yazı eklenirken sayfa içi linkleme yapılması lazım)
0549 368 41 81 Nolu Telefondan Hasta Danışmanıma Bağlanabilirsiniz.